KÜRDİSTAN, KÜRDİSTAN’DA YAŞAYAN HERKESİN YURDUDUR

Berxwedan Arşivi'nden - Nisan 1993

tarafından Özgür Basın Arşivi

Kürdistan, Ermeni halkının da, Asuri halkının da, burada yaşayan Arapların da, hatta diğer yaşayan insanlarımızın da ortak yurdudur. Biz Kürdistan’da sadece Kürtler yaşar demiyoruz. Hatta bir değerlendirmemde şunu da söyledim; Ermeniler Ermenistan desinler, Asuriler Asuristan desinler, Araplar Arabistan desinler, Kürtler de Kürdistan desinler. Bunu bir tür zenginlik, ondan öteye tarih zenginliği ve milli zenginlik olarak değerlendiriyoruz. Bunu hayat damarlarından birisi olarak görüyoruz. Benim arzularımdan birisi de tekrar Ermenileri, Asurileri özgürleşmiş, bağımsızlaşmış olarak görmek. Arapları biraz kendine gelmiş olarak görmektir. Yani bırakalım bizim bu halklar için baskı unsuru teşkil etmemizi, bir çiçek gibi gerçekten açılsalardı. Bunları bir dünya görüşü olarak ele almışım. Benim yaşadığım yörede Ermeni köyü vardır, Türk köyü vardır, Arap köyü vardır. Ve bunu her zaman bir zenginlik olarak değerlendirmişim. İlgimi çekmiştir, onlarla ortak olarak yaşamaya çalışmışımdır. Asla milli duygular, şovenizme kapılıp bunları küçük görmek aklımın köşesinden bile geçmemiştir.

 

Kürdistan somutu için de aynı hususlar geçerlidir. Kürdistan tarihi olarak halkların en çok karıştığı, birbirlerinden etkilendikleri bir halklar mozaiğidir. Kürtlerin ulusal kimliğinde bile çok çeşitli kültürlerin, halkların, birleşik etkisini görmemek mümkün değildir. Denilebilir ki Kürt ulusal kimliği hemen hemen bütün tarih süreci boyunca bu sahaya gelen halklardan özellikler kapmıştır. Arap, Fars, Türk, Ermeni, Asuri özelliği ve tarihin derinliklerinde birçok halkların özelliklerini, özümseye özümseye bir Kürt tipi ortaya çıkmıştır. Bu anlamda ben Kürt tipini -bütün eleştirilerime rağmen- en özlü insani tip olarak değerlendiriyorum. Çünkü en soylu, gelişkin ve çok sayıda halkın özelliği Kürt tipinde özümsenmiştir. Güzel bir özümsemedir bu. Kürt denilebilir ki bu anlamda halkların birleşik etkisine yani insani özelliğe en yakın bir halk olma gerçekliğine de sahiptir. Zaten onun olgunluğu, dayanma gücü, insanlara yatkınlığı, bu tarihi gerçekle de bağlantılıdır.

 

Kürt rahatlıkla Arab’a, Acem’e, Türk’e de, Asuri’ye de benzetilir. Şovenistler bunu saptırarak, Kürt’ü tümden inkar ederek istismar etmek istiyorlar. Ama gerçekle olan bağlantısını da göz ardı etmemek gerekiyor. Bu kötü bir şey değildir. Doğal bir özümsenme halklarda kötü bir şey değildir. Kültür alışverişi, dil alışverişi, her düzeyde etkileme, etkilenme güzel bir olaydır. Bu Kürdistan’da epeyce gelişmiştir. İşte bu gerçeğin bilincinde olarak, mevcut ulusal ve kültürel gerçeklikleri, özgerçekliklerimiz olarak değerlendiriyoruz. Onlara Kemalizm’in özellikle dayattığı ve geçmişte Türk İslamlığının dayattığı imhaya karşı çok kararlı bir tavrımız vardır. En son olarak Ermeni halkına, Süryani, Alevi ve Êzidi gibi dini kesimlere yöneltilen imhacı süreçlere de en çok PKK karşı koymuştur. Kürdistan bu kültürlerin ortak bir alanı olarak düşünmüştür. Ve olumlu özelliklerini kendi içinde özümsemiştir. Son derece demokratik bir yaklaşımla ilgi gösterip, destek almaya çalışmıştır. Türk-İslam sentezi günümüzdeki Hizbullahçılığı ile geçmişte Nakşiciliği, her türlü tarikatçılığı ile İslam’ın özüne çok ters bir saldırı aracı olarak kullanıldığını biliyoruz. Kürt işbirlikçilerinin de Êzidi ve Süryanilere saldırılarını da iyi biliyoruz.

 

Tarih boyunca bu işbirlikçiler -Kürt halkı da dahil olmak üzere- halklara epeyce zarar vermişlerdir. Ve bu işbirlikçiler, günümüzdeki temsilcileri korucular, Hizbullahçılar, her türlü ajanlar, Kürdistan’ı en çok Kürt halkına zindan etmişlerdir. Yine PKK ile en çok bunlar savaşmışlardır. Aleviliğe, Êzidiliğe, Süryaniliğe, Ermeniliğe karşı da savaşıyorlar. Mal varlığını gasp ediyorlar, kültürlerini yok ediyorlar. Şiddetle karşıyız ve inanıyoruz ki bizim mücadele aynı zamanda bu halkların da yararına ve özgürlüklerine, kimliklerine, kavuşma savaşıdır. Kesinlikle bir Kürt ulusal kurtuluş savaşı değil, Kürdistan ulusal savaşımıdır. Demokrasi ve insanlığın kurtuluş savaşıdır.

 

İddialıyız, Kürdistan’ı milliyetçiliğe en az bulaşmış bir ülke haline getirmeye ve günümüzün en çok gelişmişlik iddiasında olduğunu söyleyen Avrupa’sına, Bosna-Hersek’teki gerçek yüzünün ortaya çıkarılmasından da, yine reel-sosyalizmin en çok gerçekleştiği Sovyetler Birliği dahilindeki milli boğazlaşmaları da göz önüne getirerek, bizim temsil ettiğimiz sosyalizmin asla buna yer vermeyeceğini ve yine bizim temsil ettiğimiz yurtseverliğin asla böylesine dar milliyetçilik-yurtseverlik olmayacağını özenle belirtmeliyiz.

 

PKK’deki sosyalizm ve yurtseverlik çok zayıf bir halk için kesin yaşam güvencesi demektir. Kararlı bir yurtseverlik, demokrasi demektir. Sayıya bakarak, güce bakarak halkların aleyhine asla bir politikaya yönelinmeyecektir. Bunlar PKK’nin özüne aykırıdır. Aynı şey hiç şüphesiz cinsiyet ilişkileri için de geçerlidir. Kadın-erkek ilişkilerinde tam bir özgürlüğü öngörür. Geniş bir demokrasi esas alır. Batı’daki sahte çoğulculuk yerine gerçek bir çoğulculuğu gene esas alır. Özgürlüğüne bağlı, yurduna bağlı, insanlığa bağlı bir çoğulculuk, sonuna kadar bağlı kalacağımız bir ilkedir. Vatanı için, özgürlüğü için savaşımı göze alanların bir ilkesidir bu. PKK bu konuda hiç bir örgüte nasip olmayacak biçimde fedakârlıkta bulunmuş ve bunu ispatlamış bir harekettir. Dolayısıyla biz savaşımımızı insanlığın temel değerlerinin yeniden kazanılması savaşı olarak da görüyoruz. Ve bu temelde özellikle Kürdistan’daki diğer halklara karşı da görevli olduğumuzu biliyoruz. Yürüttüğümüz savaşımın onların da savaşımı olduğuna emin olmalarına ve mümkünse kendi yurtlarına, ülkelerine dönüş hazırlıklarını önce düşüncede, giderek bizzat direnmeye kadar ilgi duymalarını bekliyorum. Hepsinin yaşamlarına böylesine geniş bir ufuk ve umutla bakmalarını diliyorum. Bu vesile ile halkımıza da 1993’ün başarılı geçeceğini belirtmek istiyorum.

Bunları da inceleyebilirsiniz